Pazartesi, Eylül 07, 2009

Türkiye anayasasinda çözülemiyen Türban zorluğu- Yorum

Hepimiz türkiye cumhuriyeti anayasa kanunlarinca resmi yerlerde dini giyimlerin yasak oldugunu biliyoruz. Laik rejim taraflilarinin rahatsiz olduklari bu durum hakkindaki düsündükleri fakat tatmin edici bir cevabi olmayan sorular dan bazilari söyle;

1- Madem yasak, nasil olurda Çankaya Köşkünde hala kanuna dayanarak türban yasaklanamiyor?

2- Mesela gurur duydugumuz sayin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya nasil bu duruma karsi verimli adimlar atamiyor ve devamli aksatiliyor?.

Cevabi esasinda cok kolay ve mantikli;

Su anda büyük konu olan Türbanin 60 larda Şulebas türbani olarak tanitilan Şule Yüksel Şenlerin bir bulusu oldugunu bilenlerin sayisi gittikce cogaliyor.. Yanibu ayni zamand bizim simdi tanidigimiz türbanin daha cok yeni bir bulus oldugudur. Atatürkün ögütleri arasinda Sapka, Atki, Kravat vs. gibi modern giysilerin yasak olmadigi bizzat kanitlanir. Diyelimki Hayrünnisa Gülün Türbanida resmi yerlerde anayasanin yasak giyimleri üzerinden yasaklanmak istenir.. Saniyorumki bu imkansiz olur.. Cünkü bu akillica daha 60lardan beri insanlara basörtü yerine yavas yavas büyük kampanyalarla sunulan türbanin arkasindaki fikir, bu belli kanunlara dokunmadan onlari hice saymak icin en kolay yoldu..

Eger dikkatli bakarsak, su anda Çankaya Köşkünde gündeme giren ve resmi olarak takilan Türbani ne islam simgesi olarak, nede yasak giyim olarak cumhuriyetin kurulusunda kimse tanimazdi.. Bilinmeyen ve daha olmayan bir seyin yasak edilmesi tabiiki mümkün degil. Büyük Atatürkümüz cok seyi önceden sezip önceden onlara fren yerlestirmiski, bize en büyük hediyesi cumhuriyet rahat rahat büyüsün diye. Fakat böyle zik zakli bir yoldan dinciligin geri getirilmesi onun bile aklindan gecmemiski...Zaten bizlerin tekrar geriye gidecegine inanmis olsa, bize o kadar güvenmeseydi, cumhuriyet gibi bir degeri biza layik görmezdi.

Saniyorumki, bu hakikat hem laik cumhuriyetin kurallarini koruyanlarla bu kurallari ezenler arasinda cözülmesi en zor konu.. Hayrünnisa hanim türbanini herzaman benim özel moda zevkim diyerekte koruyabilir ve yasaklari hic saydirir.. Hakimlerimizin kanunen ona karsi gelebileceklerini sanmiyorum, cünkü Şulebas Türbani ayni Hermes Örtüleri gibi bir marka, bir moda trendi olarak anayasada ismiyle gecen bir konu olamazdiki... Adeta, bilerek sanki kanunlari gecersiz yapmak icin icad edilmis bir yeni moda bas baglayisi... Askerimizin ve Yargimizin kaldigi bu zor durum, benim anlayasima göre türkiye yasalarini alay edercesine ve Atatürk Laik ögütlerini gülünç bir duruma düsürmek icin seneler önce cok dikkatle hazirlanmis sistematik, uzun strajeli bir politika Projesi..

Keske su türban ve kara carsaf gibi anayasada belirli bir sekilde YASAK olan giysiler ayri ayri konular olarak gündeme girse, herhalde kanunlari kullanmak daha kolay olur.. Insanlar elma ile armutu karistirirlarsa sonunda yalniz komposto çikar.. Politika kompostosuda yalniz Türbana bakarken kara çarsaflari, sarik, cübbeleri çogaltir ve kontrolü elden alir. 19.09.2007 de almanca yazmistim: Türkiyeye türban yalniz basina gelmiyecek.. Cübbe, sarik, Karacarsafida yaninda getirir diye ve... aynen öyle oldu!.

Ben Türbanin manasinin ne oldugunu anladiktan sonra artik kendi kendime baska sorular soruyorum.. Cevap ariyorum..

1- Neden eski hükümetlerin ve belediyelerinin Şule Yüksel Şenlerin sehir sehir gezip, Türbani din konularina deginerek tanitmasini bilakis desteklediklerine..

2- Genel kurmayimizin ve askerimizin ozamanlar niye bizzat hanimlari kapatan bir tanitma kampanyasini pek hesaba almadiklarina.
.
3- En gec Emine Erdogan hanimin 1977 sularinda Şule Yüksel Şenlerle bir toplantida tanistigi simdiki basbakanimizla hem evlenip hemde önce bu yeni moda Türbani taktigini gördükten sonra, Laik Türkiyeyi koruyanlarin bu konuyla daha cok ilgilenmediklerine...

şaşırıyorum ve hala anlayamiyorum.

Hiç yorum yok: